Konversiyon Bozukluğu

“Konversiyon” aslında psikolojik bir savunma mekanizmasıdır. Savunma mekanizmaları, ruhsal yapımızı iç çatışmalarımızın yarattığı olumsuz sonuçlardan (kaygı gibi) korumayı amaçlarlar. Egonun bir işlevi olan savunma mekanizmaları bilinçdışı süreçlerdir, yani bu savunmaları kullanırız ama bunun farkında olmayız. Öte yandan bu “koruma” gerçekleşirken bazı olumsuz sonuçlar da ortaya çıkabilir. Ama bu sonuçlar asıl ruhsal çatışmalara göre daha az zararlı oldukları için diğerlerine tercih edilir.


Konversiyon savunma mekanizmasında, akut ya da kronik bir psikososyal stres faktörüne maruz kalan bireyde nörolojik belirtiler ortaya çıkar. Ancak aslında bireyde bu nörolojik belirtiye neden olacak nörolojik bir hastalık yoktur. Örneğin, eşinden sık sık hakaret, küfür işiten ve bunlara karşı kendini koruyamayan bir kadın bayılmaya başlar. Aslında burada olan şey, bu kötü sözlerin kadının benliğine ciddi zararlar vermesi, onun kendini değersiz, çaresiz hissetmesine neden olmasıdır. Hasta, bu durumun yarattığı olumsuz ruh halinden, bayılarak, geçici olarak bilinç kaybı yaşayarak, yani o sözleri artık duymayacak hale gelerek bir nevi kaçmış olur. Böyle bakıldığında bayılma her ne kadar kötü bir durum olsa da burada kadının ruhsal olarak daha fazla zedelenmesinin önüne geçerek koruyucu bir işlev görmüştür. 


Konversiyon ile ilgili bilinmesi gereken önemli noktalardan biri –genel kanının aksine- bireyin nörolojik belirtileri bilerek, farkında olarak ve isteyerek yapmıyor olduğudur. Bu tamamen bilinçdışında işleyen bir süreçtir, kişinin bilinçli kontrolü dışında gelişir. 


Konversiyon bozukluğu, bu savunma mekanizmasının çok sık kullanılması ve artık bunun sonuçlarının daha sorunlu hale gelmesi durumudur. Günde beş kez bayılan birinin elbette yaşam kalitesi ve işlevselliği bozulacaktır. Bu durumda aslında bir noktaya kadar koruyucu olan bu mekanizma hastalık haline gelir. Konversiyon bozukluğunun belirtileri çok çeşitlidir, herhangi bir nörolojik işlev ile ilgili olabilir. Örneğin, körlük, sağırlık, kolun ya da bacağın tutmaması, konuşamama, sesin çıkmaması, yürüyememe-dengesiz yürüme, baş-boyun bölgesi kaslarında kasılmalar, tikler gibi. 


Hemen her konversiyon bozukluğu vakasında görünür bir psikososyal stres faktörü vardır. Bu olumsuz yaşam olayı uzun zaman önce olmuş ama etkileri halen süren bir olay olabileceği gibi yeni yaşanmış ya da yaşanmakta olan bir durum da olabilir. 


Konversiyon bozukluğunda ortaya çıkan sorunlardan biri de, hastanın hastalık belirtileri ortaya çıktıktan sonra içine girdiği hasta rolünün ve gördüğü hasta muamelesinin hastaya sağladığı ikincil kazançlardır. Örneğin evdeki sorumlulukların üzerinden alınması, “iyi” davranılmaya başlanması gibi. Başlangıçta hastanın yararına gibi görünen bu durum, ilerleyen zamanlarda hastalık belirtilerinin ortadan kalkmasını güçleştiren bir engel olacaktır. 


Konversiyon bozukluğunun tek tedavisi psikoterapidir. İlaçların tedavide yeri yoktur, ancak bu duruma ikincil olarak gelişen depresif bozukluk, kaygı bozukluğu gibi ek sorunlar varsa ilaç tedavisi kullanılabilir. Onun dışında hastalık, psikodinamik yönelimli psikoterapi ve destekleyici psikoterapinin ağırlıkta olduğu psikoterapi yöntemleriyle ortadan kaldırılabilir. Stres faktörüne bağlı olarak gerekli durumlarda çift ya da aile terapilerini de kullanmak gerekebilir.

Call Now Button